Hazırlayan: Mehmet Aktekin
Günaydın. Çok ilginç bir haftaya giriyoruz. Pek çok ülkede dananın kuyruğu kopacak. Şu ana kadar ne olduğu netleşecek, bundan sonra ne olacağı kesinleşecek. Önümüzdeki haftaya sanırım çoğu ülke farklı duygularla girecek.
Yazılarıma aldığım geri bildirimleri okudum. En çok Dünya Sağlık Örgütü’nün Covid Şüpheli Olgu kodunun kullanılmaması nedeniyle yeni vaka ve ölüm sayılarının eksik olduğu, bunun da bizim yaptığımız analizleri bozacağı yönünde geri bildirim var.
Baştan beri salgının gidişatını değerlendirmeye çalışıyorum. Bunun için de tek bir ölçüt üzerine yoğunlaştım. Yeni yani günlük olguların değişimi. Covid şüpheli olguların toplumun ve hastanelerin hastalık yükünü arttırdığı malum. Ancak bunların salgının seyrine bir etkisi olmayacağını, Covid şüphelilerin sayısının artışının Covid test pozitif hasta sayısıyla benzer bir seyir izleyeceğini, biri artıyorsa diğerinin de artacağını, azalıyorsa diğerinin de azalacağını söylemeye çalıştım.
Ve salgının belli bir aşamasında, sonunda da olabilir, bu olguların istatistiklere ekleneceğini ancak salgının seyrine(eğrinin yapısına) olumsuz bir etkisi olmayacağını anlatmaya çalıştım. Öyle ya hastalık aynı hastalık, tedavi aynı tedavi, iyileşme ve ölüm şansı benzer (hatta test negatif çıkanların virüs yoğunluğu az olabilir varsayımıyla, bunların daha iyi huylu, ölüm oranı daha düşük hastalar olabileceği ve salgın eğrisinin az bir miktar da olsa daha olumlu bir seyir göstereceği bile iddia edilebilir)
Zayıflamakla beraber hala televizyonlarda bu konu tartışılıyor ve malesef hatalı yorumlar yapılıyor. O zaman gelin bu konuyu bir görselle açıklamaya çalışalım. Bir grafik oluşturdum. Grafik Türkiye’de yeni olguların üçer günlük ortalamalarının zamanla değişimini anlatıyor (mavi çubuklar). Bir de baştan itibaren Covid-19 hastası olduğu halde testi negatif çıkan Covid şüpheli olguları aldım ve bunların sayısının Covid testi pozitif olanlar kadar olacağını (en çok telaffuz edilen oran bu) ve toplam günlük olgu sayısının iki katına ulaşacağını varsaydım ve grafikte gösterdim (kırmızı çubuklar). Sonra Excel programından dağılımın hareketli ortalamalarını kullanarak, her iki durum için de bir dağılım eğrisi çizmesini istedim (yeşil ve kırmızı çizgiler). En sonunda da eğrinin son noktasındaki eğimini esas alıp, çizgiyi uzatarak (noktalı çizgiler) salgının nerede sonlanacağını kestirmeye çalıştım.
Grafiklerde görüldüğü üzere günlük vaka sayımız şu an açıklanan sayılar da olsa, bunun iki katı da olsa, salgının sönme zamanı hemen hemen hemen aynı. Yani seyir etkilenmiyor. Salgının son aşamalarında birine göre elli yeni vaka varsa diğerine göre yüz, biri 25’e düşünce diğeri 50 oluyor. Aralarında en fazla bir iki günlük bir fark kalıyor.
Vaka sayısının fazlalığı hasta yükü, hastanelerin kapasitesi, ölüm oranının değil ama ölüm sayısının fazla olması yönünden önemli, ancak salgın eğrisini ve salgın seyrini etkilemiyor. Kaldı ki her ne kadar adı konmasa da bu olgular hayatın içindeler, yani varlar, tedavi ediliyorlar ve sağlık hizmetlerimizin kapasitesini bugüne kadar zorlamadılar.
Yazılara geri dönüşlerden bir diğeri de salgının sönme zamanı konusunda ifade etmek istediğim şeyin yanlış anlaşılması. Ben salgın söner derken sıfırlanır demiyorum. Benim için salgının sönmesi yeni vaka sayısının tamamen kontrol edilecek derecede azalması. Yayılmanın durması. Salgın eğrisinin grafiklerde taban noktasına yaklaşması. Örneğin Avusturya 13 Nisan’da günlük yeni olgu sayısını 96’ya indirdi. Bu pik değerlerinin %10’larına denk geliyordu. O günden beri, 13 gündür günlük 46-77 vaka ile devam ediyor. Bana göre Avusturya’da salgın 13 Nisan’da söndü. Ama bitmedi. Doğru hatırlıyorsam Çin’de bu süreç bir iki ay sürdü. Salgın söndükten sonra da belli sayıda günlük yeni olgunun çıkması sürecektir, hatta lokal, sınırlandırılmış bölgelerde mini salgınlar dahi oluşabilir. Ancak bunlar kontrol altında tutulacak, ülke geneline belirgin bir etkisi olmayacaktır.
Bugün herkes kendini sokağa attı. Lütfen zorunlu olmadıkça evde kalmaya devam edelim. Bulaşmayalım bulaştırmayalım. Az kaldı.