COVID-19 Pandemisinde Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı

Dünyada COVID-19 pandemisi nedeniyle ülkelerin sağlık sistemlerinin yükü, odak noktası, insan gücü ve finansal kaynaklar da dahil, büyük oranda bu hastalıkla ilgili tanı ve tedavi hizmetlerine yönelmektedir. Bu durum diğer sağlık hizmetlerinin etkin bir şekilde sürdürülmesini giderek zorlaştırmaktadır. Bununla birlikte, salgınlar sırasında da, insanların cinsel ve üreme sağlığı (CSÜS) gereksinimleri devam etmektedir. Bu süreçte Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), üreme ve cinsel sağlık hizmetini COVID-19 yanıtında yüksek öncelikli temel bir sağlık hizmeti olarak sınıflandırmıştır[1]

Bu hizmetler kapsamında “aile planlaması” hizmetleri anne ve çocuk sağlığı açısından hayat kurtarıcıdır ve her zaman olduğu gibi salgın koşullarında da çok önemlidir. Cinsel aktivite COVID-19 salgını ile sona ermez, bu nedenle insanların etkili bir doğum kontrol yöntemi kullanmaya başlamak veya devam etmek için gerekli olan bilgilere ve hizmetlere erişebilmelerini sağlamak konusu önemlidir. İstenmeyen gebelikleri önlemek için uygulanan doğum kontrolü, kadınları istenmeyen gebeliklerin olumsuz sağlık sonuçlarından korumaya yardımcı olur. Etkili kontrasepsiyon (doğum kontrolü) ile, istenmeyen gebeliklerin önlenmesinin yanı sıra, güvenli olmayan düşük (gebelik sonlandırma) veya ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (HIV dahil) ile ilişkili olumsuz sağlık sonuçları da önlenerek, COVID-19’u nedeniyle zaten yoğun çalışan sağlık sistemleri üzerindeki gereksiz ek yükü hafifletebilir. Bunların yanı sıra, etkili doğum kontrol yöntemlerine erişim, istenmeyen gebelikleri önleyerek anne ölümlerini azaltmak, böylece bireylerin fiziksel ve zihinsel sağlığını korumak için en uygun, maliyet-etkin müdahalelerden biridir. Bu nedenlerle de insanların salgın sırasında da kontraseptifler (doğum kontrolü) ile ilgili bilgi ve hizmetlere erişimlerinin sağlanması önemlidir. 

Bireylerin aile planlaması konusunda bilgiye erişimini kolaylaştırmak için özellikle birinci basamak sağlık kuruluşlarında telefonla veya çevrim içi olarak danışmanlık verilmelidir. Elbette, bu hizmetlerin bu şekilde verildiği, afiş ve broşürler ile ve medya aracılığı topluma duyurulmalıdır. Kadınların ek bir sağlık problemi varsa, hangi yöntemi seçebileceği konusunda bilgi almaları için veya emziriyorsa hangi yöntemi kullanabileceği (minipill, laktasyonel amenore metodu, doğal aile planlaması yöntemlerinden doğurganlık bilincine dayalı yöntemler) konusunda birinci basamak sağlık kuruluşlarından sağlanan bu tür “uzaktan” danışmanlık hizmetlerinin çok büyük önemi vardır. Bu hizmetlere erişemeyenlerin reçetesiz uygulanabilen yöntemlere (kondom, diyafram, spermisitler vb.) yönelmeleri önerilebilir. Elbette kadınlar ve eşleri, kendileri için kabul edilebilir ve güvenli olan herhangi bir modern kontraseptif yöntemi seçebilirler. Ancak, evde kalma ve hareket kısıtlamaları, malzeme yetersizliği ve sağlık personeline ve hizmetlerine yönelik artan talepler nedeniyle, normal zamanlarda mevcut olan tüm doğum kontrol yöntemlerine erişmek zor olabilir[2]. Eğitimli bir personel tarafından verilecek sağlık hizmetlerine erişene kadar RİA kullananların RİA’yı çıkartmak/değiştirmek gibi hizmetler bu acil koşullar altında pek mümkün olmayabilir. Sağlık sistemi bu acil koşullarda, önerilen kullanım süresinden sonra RİA gibi uzun etkili yöntemlerin sonlandırılmasına öncelik veremeyecektir. RİA gibi uzun etkili yöntemlerin çıkarılmasının gecikmesinden kaynaklanan tıbbi bir sorun yoktur, kadınlar kullanmaya devam edebilirler. 

Geçmişteki küresel acil sağlık durumlarında, güvenli düşük (gebelik sonlandırma) hizmetlerine erişimin krizler sırasında olumsuz etkilenebildiği görülmüştür. Salgın nedeniyle ülkelerde sağlık sistemleri üzerindeki artan yük ve evde kalma, karantina koşulları, hareketi kısıtlayan durumlar da bu hizmetlere erişimi de önemli ölçüde zorlaştırmaktadır1. Gebelik sonlandırma zamana duyarlı bir hizmettir, gecikmeler ve reddetme durumları güvenli olmayan düşüklere yol açabilir. Sosyal devlet, bireylerin istenmeyen ve/veya yaşamlarını veya sağlıklarını tehdit eden bir gebelikle karşılaştıklarında güvenli olmayan düşük yapmak zorunda kalmamalarını sağlamakla yükümlüdür. Bu nedenle, istenmeyen gebeliklerin sağlıklı ve güvenli koşullarda sonlandırılması hizmetleri temel bir kadın sağlığı hizmeti olarak düşünülmeli ve bu salgın koşulları altında dahi hazır, destek bir hizmet olarak bulundurulmalıdır1.

Bu amaçla sağlık hizmetleri yöneticilerin şunları dikkate alması gerekir:

  • Mümkün olduğunca çok sayıda kişinin bu süre zarfında bilgi ve doğum kontrol yöntemlerine erişmesini sağlamak için yenilikçi stratejilerin planlanması ve geliştirilmesi
  • Bireylerin hangi doğum kontrol yöntemlerini kullanacakları ve bunlara nasıl erişilebilecekleri konusunda karar vermelerine yardımcı olmak için cep telefonu ve dijital teknolojilerin kullanımını artırılması
  • Sağlık çalışanlarının aile planlaması ve gebeliğin sağlıklı koşullarda sonlandırılması (isteyerek düşük) bilgi ve hizmetlerini mümkün olduğunca ulusal yönergelere göre sunmalarının sağlanması. (Bu, özellikle gebeliğin kadının sağlığı açısından yüksek risk oluşturduğu durumlarda önemlidir)
  • Eczaneler, çevrimiçi platformlar ve diğer satış yerleri gibi sağlık kurumları dışındaki yerlerde kontraseptif (doğum kontrolü) hizmetlerin (hem bilgi, hem de yöntemlere erişim) kullanılabilirliğinin genişletilmesi. 
  • Korunmasız cinsel ilişki sonrası acil kontrasepsiyona (ertesi gün korunma) erişimin sağlanması
  • Sağlık hizmetlerine erişebilecekleri doğum sonrası ve gebelik sonlandırma işlemi sonrasında doğum kontrol yöntemlerine erişimin etkinleştirilmesi.2

Bunların yanı sıra, salgın koşullarında da cinsel sağlık üreme sağlığı hizmetleri kapsamında olan ve anne ve çocuk sağlığı açısından hayati önemi bulunan, “güvenli annelik” hizmetlerinin de nitelikli bir şekilde sürdürülmesine ihtiyaç vardır. Bu kapsamda, birinci basamak sağlık kuruluşlarında gebe kadınlara yönelik verilmesi gereken doğum öncesi bakım hizmetlerinin sürdürülmesine ve doğumların sağlık personeli tarafından, bir sağlık kuruluşunda sağlıklı ve güvenli bir şekilde gerçekleşmesinin sağlanmasına ve doğum sonrası anne ve yenidoğana yönelik gerekli sağlık hizmetlerinin nitelikli bir şekilde sürdürülmesi sağlanmalıdır.


[1] https://www.tandfonline.com/doi/full/10.1080/26410397.2020.1758394?utm_source=Newsletter&utm_campaign=66555bfdb2-EMAIL_CAMPAIGN_2020_04_20_12_01&utm_medium=email&utm_term=0_018d392124-66555bfdb2-109206861

[2]https://www.who.int/reproductivehealth/publications/emergencies/COVID-19-SRH/en/

Bu doküman Prof. Dr. Şevkat Bahar Özvarış ve Dr. Anıl Başpınar tarafından 22.04.2020 tarihinde hazırlanmıştır.

Paylaş