HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİNİN (HASUDER)
YENİ KORONAVİRÜS (COVID-19) HASTALIĞI SÜRECİ İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ-5
14.06.2020
“Endişeliyiz”
Bugün önemli bir gün.
Ülkemizde COVID-19 salgını ile ilgili önlemlerin büyük ölçüde kaldırıldığı ve normalleşme dönemine girildiği 1 Haziran’dan sonraki 14. gündeyiz. Bu yüzden yapılan müdahalenin etkisini değerlendirmek için önemli bir gün. İçinde bulunduğumuz süreçte “kademeli normalleşme”nin ilk aşaması olan 11 Mayıs’tan beri bir ay ve ülkemizde ilk vakanın bildirildiği 11 Mart’tan beri de üç ay geçti.
HASUDER olarak bir kez daha uzmanlık alanımızın bizlere yüklediği sorumluluk doğrultusunda COVID-19’nun ülkemizde yönetim süreci ile ilgili görüşlerimizi paylaşıyoruz.
Sağlık Bakanlığı 2020 yılının başından itibaren zamanında yaptıkları, hayata geçirmekte geç kaldıkları ve yapamadıkları ile pandemi sürecini yönetmeye çalıştı. Bir Bilimsel Danışma Kurulu varlığı ile sık sık bilimin rehberliğine atıf yapıldı. Topluma sınırlı da olsa düzenli bilgi verildi. Sağlıkta korunmanın önemi anlaşıldı. İllerde İl Pandemi Kurulları oluşturularak; sorunların yerelin koşullarında değerlendirilmesi amaçlandı. Halk Sağlığı Yönetim Sistemi (HSYS) pandemi takibinde kullanılarak karantina ve izolasyon uygulamalarındaki sorunları çözmeye yardımcı olmak üzere dijital temaslı takibi yazılımları geliştirildi. Birinci basamakta salgının kontrolü için büyük çaba harcandı; tedavi edici sağlık hizmetleri açısından bir kapasite sorunu yaşanmadı. Klinikte ve yoğun bakımda hastalar özenle takip edildi. Kronik hastaların ilaçlarına uzun süreli erişimi sağlandı. İhtiyaç sahiplerinin bir kısmına da olsa sosyal yardım sağlandı. Karantina altında kalındı. Evde kalındı. İşe gidilmedi. Daha niceleri… Emek yoğun bir süreçle 20 Mayıs’ta ilk kez binin altında bir olgu sayısına kadar düşüldü.
Oysa, bugün itibari ile olgu sayımız yeniden 1500’lü rakamlara döndü. Toplamda 178.239 olgumuz var ve kayıplarımız da 4.807’e ulaştı. 11 Mart sonrasında hızla artan olgularımızın alınan önlemlerle Mayıs ayının son haftalarında üç basamaklı sayılara düşmesini ve sonrasında da bu düşüşün düzenli olarak devam etmesini bekliyorduk. Haziran ortalarında ise basamaklandırılmış bir yeni normalleşme sürecinin başlatılabileceğini düşünüyorduk. Oysa öyle olmadı, hızlı ve erken normalleşme adımları atıldı. Uzun süre binlerde seyreden aşağıya çekilemeyen olgu sayısı varken normalleşme ile ilgili ilk karar 11 Mayıs’ta AVM ve berber/kuaförlerin açılması ile başlatılarak, henüz bu etkisi izlenemeden peşpeşe yeni normale geçiş ve serbestleşmeler devreye sokuldu. Haziranın altısı itibari ile de bunu düzenli olgu ve yoğun bakımlara yatış artışı izledi. Bugün, 1562 olgu sayısı ile yeniden Nisan ortalarındaki sayılara dönmüş bulunmaktayız. Bu bir yeni dalga değildir ama içinde bulunduğumuz dalgada kontrolü kaybetmiş görünüyoruz.
Oysa, binin altına inmek için çok emek verilmişti.
Hızla sorunu tespit etmek ve müdahale alanlarımızı tanımlayarak hayata geçirmek zorundayız. Bunun için de bilimin ışığı yolumuzu aydınlatmalıdır. Bu amaçla tespitlerimiz ve süreçle ilgili beklentilerimiz aşağıda 14 madde şeklinde verilmiştir.
- HASUDER olarak bugüne kadar yayınlamış olduğumuz dört resmi görüşte ve çalışma gruplarımız, Yeni Koronavirüs Hastalığı (COVID-19) Görev Grubumuz ve bileşenlerinin üretimlerinin hepsinde, salgın yönetiminin ayrı bir bilim olduğu ve epidemiyoloji biliminin araçlarını kullanılmasının gerekliliği vurgulanmıştır. Bunlar içinde en önemli araç, verilerin değerlendirilmesidir. Sağlık Bakanlığı tarafından günlük olarak olgu, ölüm ve bazı diğer bilgiler paylaşılmaktadır. Bugüne kadar olan görüşlerimizde belirttiğimiz üzere, bu haliyle sunulan veriler, uzman ve akademisyenler tarafından salgının epidemiyolojik olarak analizinin yapılabilmesi için yeterli değildir. Olgu ve ölümlerin, yaş, cinsiyet, hangi ilde, ilçede ya da mahallede meydana geldiği gibi temel epidemiyolojik veriler sadece Sağlık Bakanlığı tarafından bilinmektedir. Öyle ki, medyadaki ifadelerinden anlaşılacağı üzere, Bilimsel Danışma Kurulunda görevli bilim insanları da bu verilere ulaşamamaktadır. Bu verileri, Sağlık Bakanlığı kendi belirlediği bir teknik ekip ile değerlendirmektedir. Tahmin ediyoruz ki, bu ekipte de uzun yıllardır konuyla çalışan, deneyimli insanlar bulunmaktadır. Ancak, pandemi gibi bir konuda hele de bu hastalığı yapan etken daha önce hiç bilmediğimiz bir virüs ise, ülkenin bütün bilim kaynaklarından yararlanılmalıdır. Sağlık Bakanlığından bir kez daha, ülkemizin verilerini bilim insanları ile gerektiği şekilde analiz edip yorumlayıp katkı sunabileceği detayda paylaşmasını talep ediyoruz. Bu konuda birçok ülkede olduğu üzere bir epidemiyolojik bülten formatı geliştirilmesi ve haftalık ve düzenli olarak verilerin yayımlanmasını bekliyoruz.
- Olgu ve ölümlerin kodlamasında tartışılan sorunların bir uzman kurulu tarafından değerlendirilerek öneriler geliştirilmesini, birçok ülkede olduğu gibi gerekli düzeltmelerin ya da ek işlemlerin (farklı tanı yöntemli tanılar, artık ölümlülük, standardizasyonla karşılaştırmalar, vb) yapılmasını bekliyoruz.
- Salgının başından itibaren devletin en yetkili ağızlarından ve bilim insanları tarafından salgınla ilgili olarak bireysel olarak alınması gereken önlemler anlatılmaktadır. Bu emek çok değerli ve önemlidir. Salgın sona erinceye kadar aynı şekilde devam edilmesi gerekmektedir. Ancak bu çabaya karşı toplumun kurallara uyan bir bölümünün yanında bu bireysel önlemleri yaşamlarına geçirememiş bir grup da olduğu ve bu kişilerin ısrarla bu davranış biçimini sürdürdüğü görülmektedir. Bu vatandaşlarımıza ulaşmak için, toplumun düşük sağlık okuryazarlığını göz önüne alarak farklı yöntemlerle ve farklı disiplindeki bilim insanlarının (sosyoloji, psikoloji, vb) desteklerinin alınması belli ki gerekmektedir. Yine belli ki bu da yeterli olamayacak, günümüz koşullarında iletişimdeki farklı oyuncuların da sürece dahil edilmesi uygun olacaktır. Bunlar, reklamcılar, sosyal medya kullanıcıları, farklı platformlardaki uzmanlar olabilir. Ama bu geç kalınmış konunun üzerinde acilen gidilmesini ve yeni yaklaşımların üretilmesini bekliyoruz.
- Üçüncü madde ile ilişkili olarak, vatandaşın birey olarak sorumluluklarının tanımlanması ve günlük hayata geçirilmesi çok önemlidir. Ancak her dört vatandaşımızdan üçünün sağlık okuryazarlığının sorunlu olduğu bilinirken, salgın yönetimi sadece bireylerin sorumluluğuna bırakılmamalıdır. Başta normalleşme süreci olmak üzere salgın önlemlerinin hayata geçirilmesinde kurum ve kuruluşların etkin sorumluluk almasını, sokak, çalışma ortamı ve toplu taşıma gibi ortak alanlarımızın güvenli hale getirilmesini bekliyoruz.
- Daha önce de belirttiğimiz üzere, bu pandemiden kimseyi geride bırakmadan çıkabilmenin anahtarı sağlık çalışanlarıdır. Bu nedenle onların korunması her zamankinden daha da önemlidir. Sağlıkta Şiddet Yasasının beklentilerimizin bir kısmı karşılamamış olsa da hayata geçirilmesi nedeni ile mutluyuz. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Bu duyarlılığın COVID-19’nun sağlık çalışanları için “meslek hastalığı” olarak kabul edilmesi için de bekliyoruz.
- Sağlık çalışanları, Mart ayından beri çok yoğun ve çok farklı bir zaman çizelgesi ile çalışmaktadırlar. Bu dönem içerisinde hem kendi sağlıkları hem de aileleri risk altında bırakmaları ile ilgili yoğun stres altındadırlar. Nisan sonu itibari ile, sayıları sekiz binlere ulaşan sağlık çalışanında PCR testinin pozitif olduğunu biliyoruz. Ne yazık ki, 23’ü hekim olmak üzere toplamda sağlık ekibimizin 43 üyesini kaybettik. Sağlık Bakanlığımızın bu konuda da düzenli bir veri paylaşımı bulunmamaktadır. Çok sınırlı sayıda olgu ve ölüm sayısı paylaşılmış; bu sonuca götüren koşullar, risk faktörleri ile ilgili bir bilgi verilmemiştir. Sağlık çalışanlar ile ilgili hastalanma dışında başkaca sorunlar da yaşanmıştır. Özel sektörde çalışan ve pandemide aktif görev almayan ya da risk grubunda olduğu için çalışamayan meslektaşlarımız ücretsiz izne çıkarma gibi uygulamalarla hak kayıpları yaşamışlardır. Kamuda üç ay boyunca pandemide görev alanlara verileceği belirtilen mali ek destek ise çok küçük miktarlarda ve sınırlı bir grupta kalmış, dağıtımında hakkaniyet sorunları yaşanmış ve bu destek üniversiteleri kapsamamıştır. Sağlık çalışanları yorgun ve haklı olarak gergindirler. Bu nedenle, olgularımızın yeniden artışa geçmesi şu an için hastane yatak ve malzeme sorunu yaratmayacak olsa bile sağlık insan gücü açısından zorlanmamız an meselesidir. Bunca iş, gelişmiş ülkeler içinde nüfus başına en az sağlık personeli sayısına sahip olmamıza rağmen onların üstün gayretleri ile kotarılmıştır. Sağlık çalışanımızın bu süreçte korunmasını, onlara yönelik bir tarama stratejisinin geliştirilmesini, maddi manevi desteklenmesi bekliyoruz.
- Salgın Yönetiminde özellikle normalleşme süreci ile birlikte birçok karar erken ve hızla alınmaktadır. Hızla toplumda nerelerde maske takılması, hangi yaş grubunun hangi gün ve saatlerde sokağa çıkabileceği gibi hepimizi etkileyen müdahaleler yapılmakta ya da mevcut kararlar kaldırılmaktadır. Her yeni kararın hayata geçirilmesindeki gerekçelerin bilinmemesi güvensizliğe neden olmaktadır. Salgın yönetiminde alınan idari kararlarda tam bir eşgüdüm sağlanmasını ve alınan kararların nedenleri ile ilan edilmesini bekliyoruz.
- Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca’nın medya ve sosyal medya paylaşımlarından, yeni olgulardaki en önemli artışın sosyal etkinliklerde bir araya gelinmesi sonucunda ve bir kümelenme şeklinde ortaya çıktığını anlıyoruz. Bu da yerel yönetimlerin ve İl Pandemi Kurullarının önemini daha da çok ortaya çıkarıyor. Çok iyi çalışan İl Pandemi Kurulları olduğunu biliyoruz. O illerdeki yöneticileri kutluyoruz. Bu kurullarda halk sağlığı uzmanları ile etkin bir işbirliği çok değerlidir. Ancak bu kurullarının yarısında hala halk sağlığı uzmanı görevlendirilmesinin gerçekleşmediğini biliyoruz. İl Pandemi Kurullarına halk sağlığı uzmanının görevlendirilmesini, bu kurulla il verilerinin açıklıkla paylaşılmasını ve kanıta dayalı bir yönetim yürütülmesini bekliyoruz.
- Sağlık risk durumlarına göre çalışma hayatı ile ilgili düzenlemelerin sadece kamu kurum ve kuruluşlarındaki çalışanları kapsadığı görülmektedir. Özel sektör çalışanlarının risk grubu ile ilgili düzenlemelerin acilen yapılmasını bekliyoruz.
- Salgının kontrolüne yönelik ülkemizdeki durumu bilmek için yapılacak bir seroprevalans çalışması yapılmasının önemini en baştan beri belirtilmiştir. Sağlık Bakanlığımızın bu yönde almış olduğu araştırma kararını önemsiyoruz. An itibari ile hayata geçirildiği belirtilen araştırma ile ilgili olarak sınırlı bilgiye sahibiz. Araştırma ekibinin kimlerden oluştuğu, çalışmanın neden şimdi yapıldığı, örnek büyüklüğünün nasıl hesaplandığı, neden antikor tiplemesinin ayrı ayrı yapılamadığı, bu çalışmada niçin PCR testinin de yapılmasına gerek duyulduğu gibi birçok sorunun yanıtlarının bir an önce paylaşılmasını, olabilecek katkıların gecikmeden alınmasını bekliyoruz.
- COVID-19 süreci ülkemizde yerli üretimin önemi ile ilgili çok önemli bir bakışı yeniden kazandırdı. Bu süreçte oluşan gereksinimler, yaratıcı fikirlerin ortaya çıkışını sağladı. Bu da inovatif yaklaşımların desteklenmesi ile sonuçlandı. Hastalığın kontrolünde aşı, ilaç ve kişisel korunma ekipmanları ya da sosyal mesafe bariyerlerini de içeren birçok alanda kamu ya da özel sektördeki yerli üreticiler bilim insanları ile işbirliği yaptılar. Bu çalışmalar, yerli malı ventilatör gibi hayat kurtaran cihazlarda vücut buldu. İlaç ve aşı ile ilgili çalışmalar yol aldı. Bilim insanlarının araştırma yapabilmesi için başta TUBİTAK olmak üzere COVID-19 çalışmaları ile ilgili destekler açıklandı. Bunların önemini ve değerini biliyoruz. Ancak özellikle araştırma desteklerinin daha çok klinik çalışmalara yönelik olduğunu görüyoruz. Bu nedenle, TUBİTAK ve diğer resmi kurum ve kuruluşların sahada yapılacak epidemiyolojik araştırmaları destekleri kapsamına almasını bekliyoruz.
- Bilim insanlarının araştırma yapması ile ilgili evrensel kurallar tanımlıdır. Ülkemizde bu kurallar uzun uğraşlar sonrasında sağlam temellere oturtulmuş durumdadır. Sağlık Bakanlığı bünyesinde kurulmuş olan COVID-19 araştırmaları ile ilgili izni veren kurulun bu kurallar dizgesinde yeri bulunmamaktadır. Etik Kurul sürecinde zaten Sağlık Bakanlığı ya da araştırma ile ilgili herhangi bir kurum ya da kuruluşun izni alınmaktadır. Bu uygulamadan bir an önce vazgeçilmesini bekliyoruz.
- Kamu dışındaki örgütsel yapıların salgın sürecinin değerlendirilmesine dahil edilmesinin ortak akıl yaratma ve güven geliştirme açısından katkı sağlayacağına inanıyoruz. Bu nedenle, Türk Tabipleri Birliği başta olmak üzere salgın yönetimde meslek örgütleri ve uzmanlık derneklerinin bilimsel desteğinden yararlanılmasını bekliyoruz.
- İyileşmeyi insana özel bir iyileşme anlamından çıkararak aslında dünyamızı iyileştirmemiz gerektiğini anlamalıyız. Bu mümkün olamadan insan için de şifa bulunamayacağı açıktır. Bu nedenle ülkemizde çevrenin korunması, çarpık kentleşme, besin tedariki gibi sosyal ve ekonomik belirleyicileri çok paydaşlı, çok sektörlü olarak gerçekleştirilecek bir Ulusal Sağlık Kongresi ile tanımlanması ve burada oluşturulan görüşlerin hayata geçirilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılması beklentimizdir.
Zorlu bir dönemi birlikte yaşıyoruz.
Hızlı ve erken bir kararla kendimizi normalleşme içinde bulduk. Erken dönem verileri bir uyarı niteliğinde. Üstelik önümüzde Kurban Bayramı, yurtiçi ve yurtdışı turistik faaliyetler ile lise ve üniversiteye geçiş sınavları gibi olayların yaratacağı bir hareketlilik bizi bekliyor.
Salgının geçmediğini bilmeliyiz. İkinci dalgayı konuşmak için erken; çünkü henüz birinci dalgayı kontrol edebilmiş değiliz. 1 Haziran ile başlayan açılmaların ilk dönemdeki etkileri bize normalleşme konusunda daha kontrollü olmamızı söylüyor. Verileri epidemiyolojik yöntemlerle çok yakından izlemeliyiz. Buna göre, bazı geri adımların atılmasını gelecekte konuşmak gerekli olabilecektir. Bu süreçte hepimiz birbirimize karşı sorumluyuz. Bireysel olarak alınması gereken önemleri özenle uygulamalıyız.
İnce bir buz tabakası üzerinde kaba adımlarla yürüyoruz.
Endişeliyiz.
Kamuoyuna saygıyla arz ederiz.