HALK SAĞLIĞI UZMANLARI DERNEĞİNİN (HASUDER)
YENİ KORONAVİRÜS (COVID-19) HASTALIĞI SÜRECİ İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ-7
01.10.2020
“Yapacak çok işimiz var.”
Salgının çok önemli bir dönemine giriyoruz.
Önümüz kış; kapalı ortamlar ve başta grip olmak üzere solunum yolu enfeksiyonları bizi bekliyor.
Salgınla birçok yönden savaşmaya, insanları korumaya ya da tedavi etmeye çalışıyoruz. Bir yandan da virüsün özelliklerini, hastalığın görülme sıklığını, yayılma dinamiklerini ve kontrol önlemlerinin etkisini öğrenmeye, hastalığa karşı güçlenmeye çalışıyoruz.
Geçen her gün salgınla mücadele de en önemli gücün “bilgi” olduğunu bir kez daha gösterdi.
Daha güçlü sürveyans sistemlerine ve daha fazla araştırmanın gerçekleştirilmesine gereksinimimiz var.
Sürveyans, bulaşıcı hastalıkların kontrolünde çok önemli bir süreçtir. Sürveyans 21. Dünya Sağlık Asamblesi’nde (1968); “verilerin sistematik olarak toplanması, düzenli yorumu ve ilgili yapılara sonuçların hızla geribildirimidir” şeklinde tanımlanmış ve “eylem için bilgi” olarak özetlenmiştir. Halk sağlığı sürveyansı, halk sağlığı uygulamalarının planlanması, uygulanması ve değerlendirilmesi için gerekli olan sağlıkla ilgili verilerin sürekli, sistematik olarak toplanması, analizi ve yorumlanmasıdır.
COVID-19 sürveyansı, hastalığın yayılmasını izlemek, hastalık şiddetini, spektrumunu ve bulaşma için risk faktörlerini anlamak, hastalık yükünü tahmin etmek, sağlık sisteminin kapasitesinin nasıl etkilendiğini izlemek gibi birçok amaçla yapılmaktadır. Toplanan bu verilerin, en doğru ve en hızlı şekilde yerel, bölgesel, ulusal ya da uluslararası politika belirleyicilere, toplum sağlığı ile ilgili çalışmalar gerçekleştirilen sivil toplum örgütlerine ve kendi sağlığını daha iyi korumak ve iyileştirmek isteyenlere ulaştırılması gerekmektedir.
Verilerin toplanmasıyla başlayan bu süreçte en önemli hususlardan biri farklı ülkelerden gelen verilerin karşılaştırılabilir olmasıdır. Bunu sağlamanın yolu ise verinin elde edilmesi ve aktarımında gereksinim duyulan standartların belirlenmesi ve kullanılmasıdır. Bunun ilk ve en önemli aşaması da bilgi toplanacak hastalığın tanımlanmasıdır.
Bu nedenle, uluslararası bir karşılaştırmayı da sağlayacak şekilde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Avrupa Hastalıkların Kontrolü Merkezi (ECDC), Amerika Hastalıkların Kontrolü Merkezi (CDC) gibi kurumlar güncel epidemiyolojik verilere olgu tanımı yapar ve ülkelerden bildirimlerini bu tanıma göre yapmalarını isterler. Her ülkenin bildirimlerinde kullandığı tanımı açıkça belirtmesi de esastır.
Örneğin;
Almanya’nın verilerini yayımlayan Robert Koch Enstitüsünün (RKI) 1 Ekim 2020 tarihli Günlük Durum Raporuna bakıldığında, bu sürecin açık şekilde işletildiği görülür: “DSÖ ve ECDC’nin uluslararası standartlarına uygun olarak RKI, klinik semptomların varlığına ve ciddiyetine bakılmaksızın SARS-CoV-2’nin tüm laboratuvar onaylarını COVID-19 vakaları olarak kabul eder.”1
Her ülke, bildirim yaparken “doğrulanmış yani laboratuvar onaylı olgular”ı mutlaka, ek olarak da şüpheli ya da olası olguları da yine standart tanımlar doğrultusunda bildirmelidirler. Her tanım, epidemiyolojik olarak kabul edilebilir ve kesin olarak anlaşılır olmalıdır.
Örneğin;
ABD, 5 Nisan 2020 tarihinden itibaren onaylanmış olguların yanı sıra olası olguları da bildirmektedir. CDC tarafından, bir COVID-19 vakası, doğrulanmış ve olası vakaları ve ölümleri içerir. Olası vaka, 1)COVID-19 için hiçbir doğrulayıcı laboratuvar testi yapılmayan klinik kriterleri VE epidemiyolojik kanıtı karşılayan kişi; 2) muhtemel laboratuvar kanıtlarını VE klinik kriterleri VEYA epidemiyolojik kanıtları karşılayan bir kişi; 3)COVID-19 için hiçbir doğrulayıcı laboratuvar testi yapılmadan hayati kayıt kriterlerini karşılayan bir kişi olarak kabul edilmiştir.2
Olgularda tanımlanan her standart, ölümlerin bildiriminde de geçerlidir.
Bu standart tanımların kullanımı, hem ülke içinde hastalığın aynı tanım altındaki değişiminin izlenmesine hem de başka ülkelerle karşılaştırılma yapılabilmesine olanak veren tek yoldur.
Ülkemizde COVID-19 bildiriminin, DSÖ önerileri doğrultusunda doğrulanmış olguların hepsini içerdiği düşünülürken, Sayın Sağlık Bakanımızın 30 Eylül 2020 tarihli basın toplantısındaki açıklamaları ile farklı bir tanımlama kullanıldığı öğrenilmiştir. Sayın Bakanın ifadesi ile, ilgili tabloda “hasta sayısı” olarak gösterilen sayının “PCR testi pozitif ve belirti (semptom) yani hastalık belirtisi gösterenler” olduğu açıklık kazanmıştır. Bir başka deyişle, açıklama ile semptom, yani hastalık belirtisi göstermeyen PCR (+) kişiler “hasta” olarak sayılmamakta ve tabloda da gösterilmemektedir. Bu nedenle de, ülkemizde her gün bildirilen hasta sayısından daha fazla o gün içerisinde test sonucu pozitif çıkmış enfekte kişiler bulunduğu ifade edilebilir.
Bu tanımlama, bugüne kadar Sağlık Bakanlığının yayımladığı herhangi bir belgenin açıklamasında yer almamıştır. Oysa, bilinen bir standarttan farklı şekilde bildirilen her sayı için “kullanılan tanım ve bu tanımın seçilme gerekçesi” açıklanmalıdır. Bu değişiklikler öncesinde bilim insanlarına danışılmalı ve değişiklik öncesindeki verilerle entegrasyonu yani izleme sürecinin sürekliliği güvence altına alınmalıdır.
Sağlık Bakanlığı’nın bu kararı alırken böyle bir süreç işletmediği anlaşılmaktadır; çünkü DSÖ’nün standart tanımını içeren bilgiyi vermeden bu tip tanımla bir grup hastayı vermenin bilimsel bir temeli bulunmamaktadır. Bu an itibari ile uluslararası alanda veri güvenirliğimiz yara almıştır.
Halk Sağlığı Bilgi Yönetim Sisteminde (HBYS), ülkemizdeki COVID-19 ile ilgili verilerin tümü, detaylı şekilde bulunmaktadır. Bu sistemdeki sorunlar süreç içinde geri bildirimlerle iyileştirilmiştir. Bu sistemdeki verilerin bir an önce bilim insanlarının rehberliğinde, epidemiyoloji biliminin öngördüğü şekilde sunulması ve sürveyans bilgilerinin bütün faydalanıcılara ulaşılabilir kılınması gereklidir.
Yüksek COVID-19 bildirimlerinden ekonomik dinamikleri bozduğu, ekonomik küçülmelere yol açtığı ve bu nedenle de ülkelerin olgularını saklamaya çalıştığı uzun zamandır söylenmektedir.
Pandemiye verilen tepkiler, genellikle insanların sağlığını korumakla ekonomiyi korumak arasında bir denge kurmak şeklinde olmaktadır. COVID-19 ölüm oranı en son Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYİH) verileriyle karşılaştırıldığında; Peru, İspanya ve İngiltere gibi en şiddetli ekonomik gerileme yaşayan ülkelerin genellikle COVID-19 ölüm oranının en yüksek olduğu ülkeler arasında olduğunu görülmektedir. Oysa, ekonomik etkinin mütevazı olduğu Tayvan, Güney Kore ve Litvanya gibi ülkeler ölüm oranını düşük tutmayı başarmışlardır. Son yapılan değerlendirmelerde, mevcut GSYİH verilerine sahip ülkeler arasında, insanların sağlığını korumakla ekonomiyi korumak arasında bir değiş tokuş olduğuna dair herhangi bir kanıt görülmemektedir. Pandemide toplumlarının sağlığını korumayı başaran ülkeler genel olarak ekonomilerini de korumuş görünmektedir.3
Şu soruyla karşı karşıyayız:
Pandemiye karşı nasıl ilerleme kaydedebiliriz?
Bu soruyu cevaplamak için verilere ihtiyacımız var.
Doğru şekilde tanımlanmış, toplanmış ve şeffaf şekilde paylaşılan verilere.
Bu yolda yürürken, iyi yapılan ve kötü yapılanlar vardır. Bu süreçte kötü ya da yeterli olmayan süreçlere hemen müdahale edilmesi, iyi yapılanların da bir an önce başkalarına örnek olabilmesi için paylaşılması çok önemlidir.
Bir kez daha belirtmek isteriz.
Hepimiz birbirimizin yol arkadaşıyız. Süreci birlikte yürütmeliyiz.
Bunun için de;
Bu salgından çıkış yolumuzda bilimin aydınlığına, açık ve şeffaf olunması ile işbirliğine ve özenle korunan bir güven ortamına ihtiyacımız vardır.
Bu ortamı bir an önce sağlamalıyız; çünkü yapacak çok işimiz var.
Kamuoyuna saygıyla arz ederiz.
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER)
Kaynakça
1 https://www.rki.de/DE/Content/InfAZ/N/Neuartiges_Coronavirus/Situationsberichte/Okt_2020/2020-10-01-en.pdf?__blob=publicationFile
2 Coronavirus Disease 2019 (COVID-19) 2020 Interim Case Definition, Approved April 5, 2020 https://wwwn.cdc.gov/nndss/conditions/coronavirus-disease-2019-covid-19/case-definition/2020/
3 Joe Hasel. Which countries have protected both health and the economy in the pandemic? https://ourworldindata.org/covid-health-economy