Merhaba Değerli Okurlarımız,
Bu haftaki röportajımızın konuğu küçük bir Orta Anadolu ilinde görevine devam eden Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Neşe Yakşi. Kendisi 2018 yılında Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD’da eğitimini tamamlamış ve Niğde’de ilk uzmanlık görevine başlamış. Hala Niğde Merkez TSM Sorumlu Hekimi olarak çalışıyor ve bu süreçte İl Pandemi Koordinasyon Kurulu’nda görev alıyor. Kendisine bize zaman ayırdığı için teşekkür ederiz.
Niğde sizin uzman olarak çalışmaya başladığınız ilk yer. Pandemiden kısa süre önce uzman olarak atandınız. Nasıl bir çalışma ortamıyla karşılaştınız? Merkez TSM sorumlu hekimi olarak çalışmaya başlama süreciniz nasıl oldu?
Evet Niğde Merkez TSM uzman hekim olarak ilk atandığım yer ve aynı zamanda hekim olarak da ilk atandığım yerdi ve 3 ay burada ilk hekimlik tecrübemi de yaşadığım için çok yabancılık çekmedim. Niğde Orta Anadolu’da küçük kendi halinde bir il. Sınır komşuları Kayseri, Adana, Nevşehir gibi görece gelişmiş illerden oluştuğu için bazı noktalarda geri planda kalmış çok kalabalık olmayan sosyoekonomik gelişmişlik grubu İ8 (TUİK il nüfuslarına göre sınıflandırma grubu) illerden biri. Benim çocukluk yıllarım bu ilde geçti ve ailemde burada olduğu için burayı isteyerek tercih ettim ama İstanbul gibi bir ilde 13 yıldan sonra küçük ille ilgili çekincelerim yok değildi. Kasım 2018’de göreve atandım. Benden önce ile birkaç defa halk sağlığı uzmanı atanmış fakat uzun süreli çalışmamışlardı. Ben atandığımda aktif olarak görev yapan bir halk sağlığı uzmanı yoktu ve hala da ilde tek halk sağlığı uzmanıyım. İlk bir iki aylık alışma sürecinden sonra genel olarak İl Sağlık Müdürlüğü düzeyinde Halk Sağlığı Hizmetleri Başkanlığı altında çalışmalarda bulundum. O dönemde görev yapan İl Sağlık Müdürü’nün sağlık okuryazarlığına yönelik şehirde bazı proje planları vardı üzerinde bir süre çalıştık da. Daha sonra görev değişikliklerinden dolayı bazıları yarım kaldı. 2019 Mart-Nisan aylarında ilde bir akut gastroenterit salgını gerçekleşti ve bu sürecin yönetiminde aktif olarak rol aldım. Ankara’da Tüberküloz Hekim Eğitimi, Kronik Hastalıklar Eğitici Eğitimi, Saha Epidemiyoloji Konferansı gibi eğitim ve toplantılara katıldım. Tüberküloz İl Koordinatörlüğü görevi verildi. İl düzeyinde verilen Üreme Sağlığı Eğitimi ve RİA sertifikasyon eğitimlerine katıldım ve sonrasında eğitici olarak da bu eğitimlere destek verdim. İlk bir yılımı tamamladığımda geçirdiğimiz yılın özellikle eğitim faaliyetleri açısından yoğun ve verimli geçtiğini söyleyebilirim. İdareciler konusunda şanslıydım düzenlenen eğitimlerle ilgili beni haberdar etmeleri, katılımımdan memnuniyet duymaları, il düzeyindeki çalışmalara beni dahil etmeleri hoşuma gitmişti. Açıkçası TSM’de birebir sahada çalışmaya çok fırsatım olmamıştı fakat 2020 Ocak ayında TSM başkanlığı teklif edildi. Kişisel donanım ve tecrübe elbette önemli fakat konu insanları İDARE etmek olduğunda bir kez daha düşünürüm hep o yüzden İdarecilik ne düzeyde olursa olsun mesafeli durduğum bir konuydu. Çalıştığım kısa süre içinde hem iyi hem de kötü idareci örnekleri görmüştüm. Bu örnekler bana gösterdi ki; ekibin kalitesi önemli ama ekip biraz da idareci ile şekilleniyor. Bazı arkadaşlarımla istişare ettim ve onların da motivasyonu ile denemek istedim; NE KAYBEDEBİLİRDİM Kİ…özellikle uzmanlık dalımız gereği hep bu alanda çalışacağız ve benden acaba nasıl bir idareci olacak deneyimlemek istedim. Ocak ayında vekaleten başladığım göreve Mart ayından bu yana bakanlık oluru ile devam ediyorum. Tabi TSM başkanı olmamla birlikte pandeminin patlak vermesi bana bu sürecin başında kısa sürede çok şey öğretti.
Sonra malum COVID-19 süreci başladı. Hazırlık döneminiz nasıldı? Neler yapıldı?
2019 son aylarında Ankara’da Erken Uyarı Cevap Sistemi ile ilgili 2 haftalık bir eğitici eğitimi olacağı duyuruldu. 3 yaşında bir oğlum olduğu için bu süre bana biraz uzun geldi ve eğitime halk sağlığı hizmetleri başkan vekilimiz ve bulaşıcı hastalıklar biriminde görevli bir sağlık çalışanımız katıldı ve dönüşte pandeminin hemen öncesinde özellikle hastane ve ilçelerde sürveyanstan sorumlu kişiler ve aile hekimlerinin bir kısmına bu eğitimi verdiler. Ben de ilk eğitime katıldıktan sonra diğer eğitimlerde uzmanlık eğitiminde öğrendiğimiz konularla ilgili destek oldum. Bunun dışında zaten ilde multidisipliner bir yaklaşımla Ulusal İnfluenza Hazırlık Planı ışığında İl Pandemi Eylem Planı oluşturmuştuk. Bu planda personel durumu, personel eğitim durumu, hastane yatak ventilatör kapasitesinden, morg ve mezarlık kapasitelerine kadar çok ayrıntılı bir planlama mevcuttu. COVID-19 pandemisiyle birlikte bu faaliyet planında güncellemeler yapıldı. Olası senaryolar için gerekli malzeme temini ve personel planlamaları yapıldı. Halk Sağlığı Hizmetleri Başkan Vekilimiz de Aile Hekimi Uzmanı çalışkan bir kadın olduğu için birlikte çok uyumlu çalıştık ve beni genelde bu aşamada toplantıların çoğuna dahil ettiler bu konuda şanslıydım. TSM başkanı olmamla anladım ki çok geniş bir sorumluluk alanınız olmasa da bir şekilde idareci olmak il genelinde yapılan çalışmaları daha geniş çerçevede görmenizi ve farklı kurumlara dokunmanızı sağlıyor.
İlk vaka görüldüğünde neler yaşadınız? Sadece siz değil tüm halk sağlığı çalışanları için nasıl bir durumdu? Neler yaptınız?
Niğde Türkiye’de ilk pozitif vakası en son görülen 3 ilden biriydi. Mart ayının son günlerinde ilk pozitif vakamız çıkmıştı. Eğitim düzeyi oldukça yüksek bir hasta İstanbul seyahatinin ardından semptomların belirmesiyle İstanbul’dan Ankara’ya geçmiş ve orda numune vermesini takiben sonuç çıkmadan Niğde’ye gönderilmişti. Niğde’de ASM, fırın, eczane gibi birçok yeri gezmişti. Bu süreçte hepimiz acemilik, panik ve ne yapacağını bilememe duygularını yaşadık. Muhtemelen ilk vakamız da bu duygularla dolaştı. Bu hastanın Ankara’da yeterince bilgilendirilip bilgilendirilmediği ve neden sonucu çıkmadan Niğde’ye gönderildiğini merak ediyorum hala…
İlk vakalar çıkmadan KKE açısından eksikliklerimizi TSM’de tamamlamıştık. İl Sağlık ve TSM Bulaşıcı Hastalıklar Biriminde çalışan arkadaşlarımızla bir WhatsApp grubu kurmuştuk. Sonrasında Bakanlığın talimatı ile hekim ve ebe hemşire gibi sağlık çalışanlarımızla 2’şer kişilik saha timi ekipleri kurduk bu koordinasyonu ve motivasyonumuzu artırmıştı. Grubumuzda KKE kullanım endikasyonları ve giyinip çıkarma şekilleriyle ilgili eğitimler paylaştık. TSM’de kendi personelime COVID-19’la ilgili eğitimler verdim. Aynı zamanda özellikle okullarda ve diğer kamu kurumlarında eğitimler düzenledik tabi vakaların artmasıyla eğitimler durdurulana kadar. Vakalar görülmeye başladığında personeli KKE doğru kullanımı durumunda riski minimalize edebileceğimizi anlatarak telkin ve motive etmeye çalıştım. Aslında böyle kırılgan bir dönemde idareciliğe başlamış olduğum için personelimle de aramda daha farklı bir bağ gelişti. Aile hekimleri ile özellikli izlemler konusuda çok sık görüştük. Yeni sistemler ve sistemler arasında entegrasyonların geç yapılması bazı aksaklıklara yol açsa da iletişim kanallarını açarak bu aksilikleri tolere etmeye çalıştık.
Sonraki süreç bugüne kadar nasıl devam etti? Yaşanılan zorluklar nelerdi? Sadece sizin için değil diğer sağlık çalışanlarını da katarak cevap verirseniz sevinirim.
İlimizde havaalanı olmamasına rağmen, özellikle bazı köylerimizde büyük illere zamanında göç etmiş ve uzun zamandır orada yaşayan fakat pandemi döneminde memlekete dönen kişilerin olması sebebiyle ilk zamanlarda daha çok vaka kaynağı il dışı olsa da tabi ki zamanla toplumsal yayılım sürecine geçtik. Küçük bir il olmamıza rağmen kapasiteli ve yetkin bir üniversite hastanemiz olması şansımız ve pandemi hastanesi bu hastane. Süreç içinde FTR dal hastanemizi PCR pozitif hastalarımız için izolasyon hastanesi olarak kullandık. Bunun dışında yurt dışından gelen misafirler için de KYK yurtlarını kullandık. KYK yurtlarında lojistik anlamında diğer kurumlarla daha fazla iş birliği yapmak durumunda kaldık ve organizasyon açısından zorlandığımız konular oldu. Bu süreçte sektörlerin uyum içinde çalışmasının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Daha önce de söylediğim gibi vaka sayımız bizi zorlayacak seviyelere çıkmadı ve hastalarımızı en azından aktif dönemlerinde hastanelerde izole edebilmemiz çok büyük bir şanstı ve en doğru yaklaşımlardandı. Bu dönemde TSM başkanı olduğum için aile hekimleriyle de sıkı diyalog halindeyiz ve sorulara beraber yanıtlar buluyoruz. Hasta ve temaslı takipleri ile 65 yaş üstü izlemlerin (bu süreçte 65 yaş üstü sokağa çıkma yasağı bulunan vatandaşların telefon ile semptom sorgusu yapılıyor ayrıca herhangi bir ilaç ya da sosyal yardıma ihtiyacı olup olmadığı sorgulanarak ihtiyaçlarının giderilmesi sağlanıyor) sahadaki uygulayıcıları da primer olarak aile hekimleri. Aile hekimlerimiz zaman zaman sistemsel sıkıntılar yaşasalar da yeri geldi hastalarının 35. izlemine kadar yapıyorlar. İzlem başlangıç ve sonlandırma işleminin bu dönemde Bakanlık tarafından otomatize edilmiş olması işlerin daha kolay ilerlemesini sağlayabilirdi. Toplum Sağlığı Merkezi yani benim personelim de tabi ki hastanın ailesine dokunan ilk kahramanlar. Ben bu süreçte insanların yaptıkları işin ne kadar değerli, mahrem ve önemli olduğunu fark ettiklerini gördüm. 50’li yaşlarda şikayet etmeyi pek seven bir hemşire hanımın yanıma gelip hocam bugün vaka yok mu sahaya çıksak dediğini duyduğumda saha çalışanlarının mesleklerini daha aktif icra etmeye ihtiyaçları olduğunu anladım.
İyi ki bu şekilde yapmışız dediğiniz ya da farklı yapsak daha iyi olurdu dediğiniz uygulamalar var mı süreçte?
İyi ki; TSM başkanlığını kabul etmişim, iyi ki: EUCS eğitimlerinin bir kısmı pandemi öncesinde vermişiz ve il pandemi planını yapmışız. İyi ki; bu süreçte İstanbul’da değildim iyi ki ilimizde AVM yok. Hastaların özellikle PCR pozitiflerin hastanede izolasyon süreçleri biraz daha erken başlayabilirdi. Geç pozitifleşen bir il olduğumuz için vakalar artmadan ilde ters karantina (temiz olduğunu düşündüğümüz bir bölgeyi korumak amaçlı dışarıdan girişlerin engellenmesi diyebiliriz) uygulanabilirdi. Ek ödemeler konusunda hekim dışı personele yapılan ek ödemenin yanı sıra yüksek riskli olarak çalışan saha çalışanlarına yönelik farklı bir ödeme yapılabilirdi. Daha önce de söylediğim gibi özellikle bakanlık düzeyinde pandemi sürecinde aktif kullanılan bilgisayar programlarının tüm sağlık kuruluşlarında bilgiye ulaşımı kolaylaştıracak şekilde birbiri ile entegrasyonu ve yapılan işlemlerde istatistikleri daha kolay elde etmek ve var olan durumu daha net değerlendirmek adına doğru ve gerekli komutların verilmiş olması süreci kolaylaştırabilirdi. Örneğin yıllar önce ölmüş bir kişinin sistemden otomatik olarak temaslı eklenememesi gibi..
Şu an Niğde’de durum nedir? Normalleşme süreci nasıl devam ediyor? Toplumun ve kurumların uyumu nasıl?
İki haftaya yakın süredir PCR pozitif vakamız yok şükürler olsun. Toplam PCR pozitif vaka sayımız 180 civarında aktif vaka sayımız oldukça az. Hastanelerimiz normal faaliyetlerini alınan önlemler doğrultusunda göstermeye başladı. Genelgeler çerçevesinde ve il özelinde Umumi Hıfzısıhha Kurulunda gerekli kararları alıyoruz. Ara ara BT uyumlu hastalarımız oldukça filyasyonlarını yapıyoruz. Mobil gruplara yönelik (asker adaylarının taranması, tarım işçileri vb) tarama çalışmalarımız devam ediyor. Niğde’de gözlemlediğim kadarıyla halk 3’e bölünmüş durumda 3’de 1’i oldukça duyarlı sürekli maske kullanıyor, dışarı zaruri olmadıkça çıkmıyor ve sosyal izolasyona önem gösteriyor; 3’de 1’i maske kullanıyor ama dışarı da çıkıyor markete gidiyor ama eldiven takıyor gevşemeye müsait durumu kolluyor; 3’de 1’i ise duyarsız çarşı kalabalığı yapıyor maske taksa da çene altında. Son Pandemi İl Koordinasyon Kurulu’nda güncel mevzuat ve yazılara göre yapılacak denetimler, sıklıkları, kim yapacağı, hangi kurumun nerede müdahil olacağı vb normalleşme sürecine dair konular konuşuldu. Halk Sağlığı Uzmanı olarak Pandemi İl Koordinasyon Kurulunda bulunuyor olmam da benim için değerli bir tecrübe oldu.
Pandemi size kişisel olarak neler yaşattı? Neler hissettirdi?
Üç yaşında bir oğlum; DM, HT ve OSAS tanıları olan 57 yaşında annem ve 63 yaşında babam var. Risk ve beraberinde kaygı bizler için de hep var oldu annem ve babamla birlikte yaşadığımız için. Onları güvenli alanda tutmak istedim. İlk vakalar görülmeye başlayınca şehir merkezinden biraz uzaktaki bağ evine taşıdık onları. Hafta sonları ve hafta içi bir defa oğlumu görmeye gittim.
Bilinmeyenleri her zaman bildiklerimizden fazla olduğu için de merak ve endişe içinde takip etmeye çalıştık olan biteni.
Zaman içinde bizde de bir miktar rahatlama oluyor ama bazı temel şeyler var mesela çarşı pazar gezmek şu dönemde kabul edilebilir bir şey değil. Bazen bunları görünce acaba boşuna mı çabalıyoruz diye düşünüp sinirlendiğim, umutsuzluğa kapıldığım oluyor tabi ki. Ama elimden geleni bireysel olarak ve bulunduğum konum itibariyle yapmaya çalışıyorum hep.
Son olarak herkese sorduğum gibi size de sormak istiyorum. Gelecekte ülkemiz ve dünya için nasıl bir resim var zihninizde?
İnsanlar bu yüzyılda çok mobil. Durdurmak imkansız, o yüzden aslında dünya için var olan riskler ülkemiz için de her zaman var olacak. 1 Haziran’da başlayan normalleşme sürecinin ay ortasındaki yansımalarını merakla bekliyorum. Çünkü gerçekten insanlar büyük oranda pandemi öncesi rahatlıkta davranıyorlar. Yazın özellikle turizm beldelerinde olacak hareketlilik ve sonbahar aylarındaki ikinci dalga öngörüleri için kaygılanıyorum. İnsanlığın doğaya aşırı müdahalesi ve tahribatı sadece bulaşıcı hastalıklar açısından değil ekolojik felaketleri de beraberinde getirebilir. Önemli olan bu riskleri en aza indirgemekle birlikte afetler öncesi hazırlılık durumu. Umarım yeni tip koronavirus olumlu yöndeki mutasyonlarla bizi bir an evvel terk eder.
Maalesef not alma alışkanlığım yok ve çok değerli bu süreçte birçok şey çok kısa süre sonra mazi olacak. Bana az bir kısmı da olsa pandemi sürecinde yaşadıklarımı tekrar hatırlama imkanı sunduğunuz için ve hoş bir anı not düşmeme fırsat verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Bu süreçte canı pahasına gece gündüz çalışan sağlık çalışanlarına minnetlerimi sunuyor; hayatını kaybeden meslektaşlarıma Allah’tan rahmet diliyorum.
Röportaj: Uzm. Dr. Ayşe Gülsen TEKER